Şamanizm (Türklerde kam)
Şamanizm, bir şamanın (Türklerde kam) çeşitli bilinç durumları aracılığıyla ruh dünyası ile etkileşime girdiği dini bir uygulamadır. Uygulama genelde kâhinlik ya da iyileştirme gibi amaçlarla yapılır.
Günümüzde yenilenerek tekrar uygulanmaya başlanan şekline ise Neoşamanizm denir.
Bilim insanlarının farklı görüşleri
Şamanizm'in başlangıçta Batılılarca çok tanrılı bir din olarak kabul edilmesi, Şamanizm hakkında yeterince bilgisi olmayan ilk Batılı gezginlerin Şamanizm hakkında Batı'ya aktardıkları yüzeysel bilgilerden kaynaklanmıştır.
Şamanizm'in tanımında bilim insanları fikir birliğine varmış değildir. Bu hem Şamanizm'in içinde barındırdığı farklı yön ve öğelerden hem de Şamanizm'in çok farklı coğrafyalarda, aynı temelde ama çok farklı şekillerde var olmasından kaynaklanmaktadır.
Büyük çoğunluğu eski Sovyet bilim insanları olan bir kesim (Mikaylovskiy, Haruzin, Potapov, Alekseev gibi) Şamanlığı Türklerin orijinal dini kabul ederken, aralarında Mircea Eliade, Jean Paul Roux, V. Jochelson, V. Bogoras, Hikmet Tanyu, Osman Turan, İbrahim Kafesoğlu'nun da bulunduğu bilim insanı ve yazarlar ise şamanlığı bir din değil Kuzey Asya topluluklarının dini duygularını içeren ve öteki alem varlıklarına hükmeden bir tür kült olarak görmektedirler.
“...Şaman, Anglosakson terminolojisinde anlatılmak istendiği gibi hekim, büyücü olmadığı gibi, şüphesiz tek şifa verici kişi de değildir. Kelimenin günlük anlamında bir büyücü değildir ve bu kelimeyle tanımlanması Şamanizm'e hiçbir zaman sahip olmadığı bir nitelik vermek pahasına onu bulunmaması gereken bir yere oturtmuştur…”
“Zaten Şaman, tamamen hayata dönük ve olumlu eylemler gerçekleştirmek isteyen kişiliğiyle hiçbir zaman kara büyüye alet olmaz ve hiçbir zaman kötülük yapmaz; sahip olduğu yetkilerini kendi kişisel hizmetinde ve kendi savunması amacıyla bile kullanmaz. Kabile reisi veya hükümdarlarla anlaşmazlığa düştüğünde kendi etkisinden yararlanabilir, ancak hiçbir şekilde görünmez gücüne başvurmaz; ona karşı koyacak herhangi bir gücü yokmuş gibi ve hayatını kaybetmek pahasına maddi gücün kendisini yenmesine seyirci kalır.”
“Şaman, gücünün kökeni ister kalıtım ister görünmeyenin armağanı olan bir yetenek veya uzun bir acemilik dönemi ya da ‘yetki sağlama isteği’ olsun, amacına, genellikle inzivada veya diğer büyük ustaların yanında gerçekleştirilen sabırlı bir yetişme dönemi geçirmeden ulaşmayı umamaz. Ne olursa olsun, güçten düşürücü şekilde gerçekleşen ve sonuçta kendisini bitkin halde yere düşürecek olan bir deneyim için bütün olanaklarını toplamaya çalışmalıdır. Evrenin yollarını katetmeye çağrılan şaman, yolunu kaybetmemek için bu yolları mümkün olan en iyi şekilde tanımalıdır; kendisini izleyen varlıklarla devamlı olarak karşı karşıya gelme olasılığı nedeniyle onların geleneklerini, dillerini ve âdetlerini öğrenmiş olması gerekir; belirli hedeflere yönelmesi nedeniyle bu hedeflere nasıl varacağını bilmelidir. Gerek geçtiği yollarda, gerek karşılaştığı varlıklarla elde etmek istediği sonuçlara erişebilmesi için şamanın kendisine yararlı olacak araçları tanımaya ihtiyacı vardır. Bunlar, yeryüzünün herhangi bir seyyahı için söz konusu olduğu gibi, gerçekleştirilecek işe, öngörülen zorluklara ve her kişinin kendine özgü olanaklarına bağlı olarak son derece çeşitli olabilirler.”
Tarih
Antik ve Orta Çağ’daki çok yaygın olan sihirlerden farkı, onların kişisel olmalarına karşılık, şamanlığın başta Orta Asya ve Kuzey Asya halkları olmak üzere, Hunlar, Göktürkler, Oğuzlarda, Türkiye'de Anadolu da, Alevi ve Bektaşiler'de Altay ve Tuva Türkleri'nde, Tunguzlar’da, Moğollar’da, Mançular’da, Laponlar’da, Eskimolar’da, Vogullar’da, Ontiyaklar’da, Samoyedler’de, Kafkaslar’da, Hindistan’da, Çin’de, Japonya’da, Endonezya’da, Malezya’da, Polinezya’da, Avustralya’da, Büyük Okyanus’un diğer adalarında, Alaska’da, Grönland ve İzlanda’da, Kuzey Amerika’da, Guyana’da, Amazon bölgesinde ve Afrika’nın birçok yerinde (ufak tefek ayrılıklar bir yana) temel ilkeler değişmemek koşuluyla az ya da çok kalabalık cemaatin bulunmasıdır. Şamanlığın ne zaman ortaya çıktığı, ne gibi değişiklikler geçirdiği kesin olarak bilinmemektedir.
Şamanizm'in köken olarak anaerkil dönemde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir, şaman sözcüğü için dört farklı görüş öne sürülmektedir;
Şaman kavramı, Hindistan’daki Pali dilinde ruhlardan esinlenen kişi anlamına gelen "samana" sözcüğünden türemiştir,
Şaman kavramının kaynağı, Sanskritçe’de budacı rahip anlamına gelen samana sözcüğüdür,
Şaman kavramı, Mançu dilinde oynayan zıplayan, bir iş görürken sürekli olarak hareket eden anlamındaki saman kavramından gelir.
Tunguz kökenlidir. Yuçen dilinde "şan-man" büyücü demektir.
Sözcüğün Ön Türklerde aslı Kam, kaman diğer dillerde verilen adı Şaman'dır. 4 çeşit şaman vardır: Ak, kara, şifacı ve kartal. Türklerin göçlerle tüm kıtalara yayılması nedeniyle çeşitli topluluklarda ortak törenler ve geleneklerle şamanlar karşımıza çıkar. Eski Mısırda, Mu ve Atlantis kıtalarında, Sümer tabletlerinde anlatılan birçok ergenlenmeyi şamanlar yaparlar, Türklerin kadim kültürü ve kayıp tarihlerin göksel bilgeleridirler. Şamanların öğretileri diğer mistik ve ezoterik inanç ve öklid cemiyetlerden çok farklıdır. Ses ve dalga olarak titreşime girip rezonansa erdiğinde kartal, kurt, ayı vb birçok hayvan dönüşümüne yani şekline girebilirler. Şamanları tanımak için geçmişte Sovyetlerde araştırmalar ünlü Japon yönetmen Akira Kurosowa, Dersu Uzala filminde yolculuk sırasında Şamanları da konu etmiştir.
Ayrıca bakınız
- Tengricilik
- Yaşam ağacı
- Şamanizmde Yer'in Ekseni
- Yeraltı
Yorumlar
Yorum Gönder