Erken Dönem Orta Çağ

Erken Dönem Orta Çağ

Ostrogot lider Teoderik'in bir madeni parası, Milano, İtalya, MÖ 491–501 dolaylarında

8. yüzyılda Roma merkezi otoritesini kaybetmiş, kırsallaşmış ve büyük güç olma özelliğini kaybetmişti. 5'inci ve 8'inci yüzyıllar arasında Roma merkezi yönetiminin bıraktığı boşluğu yeni halklar ve güçlü bireysel hareketler doldurdu. 

Cermen kabileleri imparatorluğun eski sınırlarında bölgesel egemenlikler kurdular. Bu kabileler İtalya'da Ostrogotlar, İspanya'da Vizigotlar, Gaul'de (Fransa) Franklar, Britanya'da Anglo-Saxonlar ve Kuzey Afrika'da Vandallar'dır. 

Roma'nın gücünü kaybetmesinin sosyal etkilerinin anlaşılması güçtür. Şehirler ve tüccarlar güvenli ticaretin ekonomik yararlarından mahrum kaldılar ve imparatorluğun entelektüel gelişimi kültürel ve eğitimsel birliğin olmamasından dolayı olumsuz etkilendi.

Roma sosyal yapısının bozulması dramatiktir. Ticaret yapmak ve şehirlerarası ulaşım eskisi kadar güvenli olmadığından ticarette ve üretimde düşüş görüldü. Uzun mesafeli ticarete dayanan sanayiler; örneğin çanak-çömlek ticareti kısa sürede ortadan kalktı.

7 ve 8. yüzyıllarda Müslümanların İspanya, Kuzey Afrika, Mısır, Pers İmparatorluğu, Portekiz, Suriye ve Akdeniz'in diğer kısımlarını ele geçirmesiyle deniz ticaretlerini artırdı.

Beceriksiz yöneticilerin üstünkörü çalışmaları kütüphane, umumi banyo, meydan ve eğitim kurumları kurmak için yeterli değildi. Yeni yapılar eskilerinden çok daha küçük ve gösterişsizdi. Şehir duvarları ardındaki Romalı mülk sahipleri büyük değişikliklere sıcak bakmıyorlardı ve kolayca topraklarını bırakıp başka bir yere hareket etmek istemiyorlardı. 

Bazılarının elinden malları alındı ve Bizans sınırlarına kaçtılar, diğerleri ise yeni yöneticileriyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştılar. İspanya ve İtalya gibi yerlerde Roma yasalarının ve inançlarının sürdürülmesi gerektiğine inanıldı. Diğer nüfusun yoğun olduğu bölgelerdekiler yeni giyinme şekilleri, yeni bir dil ve yeni gelenek ihtiyacı duydular.

Katolik Kilisesi'nin kültürel açıdan birleştirici bir etkisi vardı. Katolikler tarafından nüfuslanmış bazı bölgeler Aryan yöneticiler tarafından işgal edildi. Frankların lideri I. Clovis Aryanizme karşı Katolikliği seçen liderlerden biridir. 

I. Clovis'in Katolikliği benimsemesi Gaul'deki Frank kabileleri açısından bir dönüm noktasıdır. Piskoposlar aldıkları eğitimden dolayı Orta Çağ toplumunun merkezindeydi. Sonuç olarak yönetimde önemli rol oynadılar. 

Ancak Batı Avrupa'nın merkezinin dışında kalan bazı bölgeler Hristiyanlık ya da klasik Roma geleneğinden hiç etkilenmeden kaldılar. Avarlar ve Vikingler gibi savaşçı toplumlar Batı Avrupa'da yeni doğmakta olan toplumlar için hâlâ tehlike oluşturuyordu.

Erken Dönem Orta Çağı monastizmin doğuşuna da tanık oldu. Toplumdan ayrılıp ruhani hayata yönelmek kişilerin tercihiyken, Avrupa monastizmi şeklini Mısır ve Suriye'de meydana çıkan gelenek ve ideolojilerden aldı. 

Monastizmin ruhani uygulamalara yaklaşımına kenobitizm dendi ve öncülüğünü 4. yüzyılda Aziz Pachomius yaptı. Monastik düşünce Mısır'dan Avrupa'ya 5. yüzyılda hiyeroglif edebiyatla yayıldı. 6. yüzyılda Aziz benedictus monastismizn belirleyici kurallarını idare ve dinî âyinler hakkında detaylı bir şekilde yazdı. 

Orta Çağ'da manastırlar ve keşişler dini ve politik konularda derin etkiye sahipti, mesela zengin ailelerin toprak güvencesi, yeni fethedilen yerlerde kraliyet propagandası ve eğitim gibi konularda çok etkiliydiler.

Romanesk sanatın doğuşu olan 8. yüzyıla kadar İtalya dışında taş binalara ilgi yoktu. Roma'daki bina malzemeleri, bu türde eserler yapmak için çalındı. Roma ve Bizans etkisi baskın kalsa da Keltik ve Cermen barbar kavimlerin mimari şekilleri Hristiyan sanatıyla birleştirildi. Batı Avrupa'da yüksek kalitede mücevherler ve dini sanat eserleri yapıldı. Charlamagne ve diğer krallar dini sanat eserlerinin yapılmasına büyük destek verdiler. Bu dönemdeki bazı sanat eserlerinde altın gümüş ve değerli pigmentler kullanılarak İncil’den öyküler anlatılmaya çalışıldı.

Karolenjler

Aachen'deki Aachen Katedrali, 805'te tamamlandı.

Fransa’nın Gaul bölgesinde iki yeni güç ortaya çıktı; Avusturasya ve Neustrasya. Bu krallıklar efsanevi kralları Merovec’den sonra üç yüzyıl boyunca Merovenj Hanedanından gelen krallar tarafından yönetildi. 

Merovenj ailesi dönem dönem aile bireyleri arasında anlaşmazlıklar çıkan bir aileydi. Merovenj tahtına geçme kuralı kan bağıydı. Ancak 7. yüzyılda Austrasian ailesi güç kazandı ve Merovenjler geleneksel figür olarak korundu. Merovenjler Baltık üzerinden Avrupayla ticaret ilişkilerinde bulundu. 

Merovenj kültürü ‘Romanlaştırılmış’ olarak tanımlanabilir, örneğin Roma paralarındaki yönetici sembollerine, piskoposluğa ve manastırlara çok önem verdiler. Bazıları Merovenjlerin Bizans'la ilişki içinde olduğunu düşündü. Ancak Merovenjler seçkin kişilerin ölülerini toprak mezarlara gömdüler ve nesillerini hayvan figürleriyle işaretlediler.

7. yüzyıl Austrasia ve Neustria arasında iç savaşların yaşandığı bir dönemdir. Bazı aile büyükleri bu savaş ortamından yararlandı. Örneğin I. Pepin bu durumdan yararlanarak kendini Merovingian Sarayı'nın başkanı ilan etti ve büyük zenginlik ve destek elde etti. 

Kendi soyundan gelen diğer nesiller de onun bu konumundan yararlandı ve sarayda danışmanlık ve vekillik gibi görevlere geldiler. Hanedanlık 732'de Charles Martel’in Müslümanları yenmesiyle yeni bir yön aldı. 

Karolenj hanedanlığı III. Pepin önderliğinde 753'te Austrasia ve Neustrialar’ın yönetimlerini ele geçirdi. Çağdaş kayıtlara göre Pepin bu darbe için gücünü Papa’dan aldı. Pepin’in darbesi Morevenjlerin beceriksiz ve zalim yöneticiler olduğu yolunda yapılan propagandalarla kuvvetlendirildi ve Charles Martel’in başarıları ve ailesinin dindarlığı yüceltilerek öyküleştirildi. 

783’te Pepin öldüğünde imparatorluğu oğulları Karl ve Carloman’ın ellerine bıraktı. Carloman doğal nedenlerle öldükten sonra Karl Carloman’ın küçük oğlunun tahta geçmesini engelledi ve kendini birleşmiş Austrasia ve Neustria krallıklarının imparatoru ilan etti. Karl çağdaşları tarafından ‘Büyük Karl’ ya da Şarlman olarak bilindi. 

774'te başlayan sistemli toprak genişlemesi Avrupa'yı büyük oranda bir araya getirdi. 

800'den sonraki savaşlarda birçok soylu müttefik edinerek geniş toprakları yönetti. Orta Çağ'ın soylularının çoğu köklerini bu genişleme sürecinde ortaya çıkan Karolenj hanedanlığına dayandırmak istedi.

Şarlman'in 800 yılının yılbaşı günü taç giyme töreni, 476'dan beri mevcut olan güç boşluğunu doldurduğu için Orta Çağ tarihinin dönüm noktası olarak bilinir. Bu tören Şarlman'nin liderliğinde de değişikliğe yol açtı. 

İmparatorluğun otoritesini görmüş olan din adamlarını sistematik bir şekilde etrafında toplandı ve imparatorluğun en uç yerlerine otoritesini ulaştırdı. Ayrıca kendi sınırları içindeki kiliselerde değişmez ayin düzenini bir kenara iterek değişiklikler yapmaya çalıştı.

Karolenj Rönesansı

Şarlman'nin Aachen’deki sarayı kültürün yeniden doğuş merkeziydi ve ‘Karolenj Rönesansı’ olarak da bilinir. Bu dönemde okur-yazarlık oranında artış görüldü, sanatta, mimaride, hukukta ve dini eserlerde gelişmeler görülür. 

Klasik Latin edebiyatı almış olan İngiliz keşiş Alcuin, Aachen'a davet edildi. Bu Latin kültürüne dönüş Orta Çağ Latin gelişmeleri için önemli bir basamaktır. Bu dönemde bütün Avrupa'da iletişimi kolaylaştıran bir yazı düzeni kullanıldı. Almanya'da Karolenj hanedanlığının düşmesi ve Anglosaksonlar'ın güç sahibi olmasını Otto Rönesansı izledi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmed)

GÖKTÜRKLER

Doğu Trakya Tarihi